10 Mayıs 2015 Pazar

Vaftiz Töreni


Pakistan`da Divali Bayramı


Güney Asya Kökenli Din ve Felsefe; Caynizm

CAYNİZM

Hindistan ‘da yaklaşık M.Ö.4 yüzyılda ortaya çıkan dini akımlardan biridir. Hindistan’daki dört büyük dinden biridir. Kurucusu Mahavira (M.Ö. 599 - 527) Benares’te doğmuş, otuz yaşına gelince ailesini terk ederek rahiplik elbisesini giymiş ve kendini dünyadan soyutlamıştır. Caynizm daha çok asiller ve halk arasında yayılmıştır. Mahavira 72 yaşında Bihar’da ölünceye kadar doktrinini vaaz yöntemiyle yaymış ve onun ölümü Caynist takvimin başlangıcı sayılmıştır. Caynacılık Hindistan’ın Kasi ve Kosola‘ ya kadar yayılım gösterdikten sonra M.Ö. 2 yüzyılda batı ve güneye yayılmaya başlamıştır. Caynacılığın ortaya çıkışından başlayan görülen bölünmeler MS.80 ‘de iki ayrı grubun doğmasıyla sonuçlandı. Bunlar Şvetambaralar (Beyaz Giyinenler) ve Digambaralar (Göğü Giyinenler- Çıplaklar-) Digambaralar kadının kurtuluşunun imkânsızlığına inanıyorlardı.
Mahavira ile Buda aynı çağ ve memlekette yaşamışlar, benzeri inanç ve öğretileri yaymışlardır. Mahavira tanrı fikri üzerinde durmamakla beraber bazı Caynistler tanrının varlığına inanırlar. Tapınaklarında tanrı heykelleri vardır. Caynacılığın amacı insanı varoluştan gelen acılardan ve karma ‘ya bağlı yeniden doğuştan kurtarmaktır.
Cayna ahlakı üç temel ilkeye dayanır. Bunlar; Doğru görüş, doğru bilgi, doğru davranıştır. Caynaların başlıca ahlaki prensipleri öldürmemek, yalan söylememek, hiçbir şekilde çalmamak, olabildiğince cinsel ilişkiden uzak kalmak şeklinde özetlenebilir. Dürüst ve sade bir hayat sürmeği prensip edinen, Caynistler içki içmezler. Caynizme inananlar, ancak kendi dinlerine uyanların ölümsüzlüğüne inanırlar. Onlara göre evren ebedidir, yaratılmamıştır. Cennet ve cehennem vardır. Ayinleri rahip ve rahibeler idare eder. Gösterişli mabetleri vardır. Kutsal kitapları “Agamalar” dır.
Caynalar “ahimsa” ilkesine dayanarak zanaatla ilgilenmediklerinden çoğu tüccar ve zengindir. Bütün insanların çeşitliliğine inanan Caynalar, Budistlerin tersine herkesle yemek yerler. Hindularınki kadar katı olmayan mesleklere bağlı bir kast sistemini benimsemişlerdir. Günümüz de sayısı yaklaşık 4.000.000 olan Caynizm taraftarlarının, büyük çoğunluğu Hindistan ‘da yaşamasına karşılık Avrupa’dan Amerika’ya hatta Avustralya’ya kadar Caynist topluluklara ve ibadet yerlerine rastlamak mümkündür.


Uzakdoğu Dini, Taoizm


Taoizm, Çin'in en büyük ve en eski din­lerinden biridir. Milattan altı asır önce zu­hur eden bu din bugüne kadar varlığını ko­rumuştur. Tabii hayata dönüş, medeniyete karşı pasiflik esasına dayanan Taoizm, ger­çeğin tek olduğunu kabul eder. Bir düzen ve birlik ilkesi vardır, bu ilke sır doludur ve adlandırılamaz; hem aşkın, hem içkindir; bu ilkeye Tao, yani "Yol" denir. Taoizm, haya­tın iksirini ve ebediyetin sırrını ararken bin­lerce yıl önce Kimya ilminin gelişmesine Önemli katkıda da bulunmuştur.
Çin düşüncesinde ve Çin tarihinde mey­dana gelen olaylarda ikibin yıl süre söz sa­hibi olan ve inanç esaslarının çok eski za­manlara ait olduğu söylenen Taoizmin ku­rucusunun M.Ö. 507 yılında doğan Lao-dzı olduğu sanılıyor.
Milattan önce dördüncü ve üçüncü asır­larda yaşayan Cuang-dzı, Lao-dzı'ın sema­vi bir muallim olduğunu iddia ederek, kita­bını şerh ederken kendi felsefesinden de ila­velerde bulundu.
Özellikle Han'lar çağında Örgütlenen Taoizm, ilk önce Che Şuan dağlık bölgele­rinde gelişti. Miladın 142. yılında Şang Ta-oling, rabbından kendisine vahiy geldiğini ve Taoizm'de reform yapmakla görevlendi­rildiğini iddia etmiştir. Böylece Taoizm'i kendisinden sonra gelen ve sülalesinden olan semavi muallimlere bağladı.
Miladi ikinci yüzyılda ortaya çıkan Tai-Ping hareketi sebebiyle halk arasında yayıl­dı. Semavi muallimlerin bu yayılmada önemli rolü oldu.
M. 220 yılında Çinliler üçe ayrıldılar, aralarında dini ve ırki farklılıklar zuhur et­ti.
Miladi üçüncü ve dördüncü yüzyılda Modern Taoizm ortaya çıktı. (M. 406-477) arasında yaşayan Reformcu Lo Hiu Şing, Taoizm'e ait tüm mukaddes kitapların kilise kanunu mefhumunu tesbit etti.
Tang (618-907) ve Ming (1368-1644) sülalelerinin kurucuları halkın desteğini ka­zanmak için, Taoizm'in gaybden haber al­ma iddiasını metod edindiler.
Semavi Muallimler olan şimdiki Şang sülalesi mensupları, aslen Han Oğullan za­manında zuhur eden ilk Semavi Muallim Şang Tao Ling'in torunları olduklarını ileri sürerler.

Temel Düşünce ve inançları

İlah hakkındaki düşünceleri: îlah, sessiz, suretsiz, ebedi, varlığı başkasının varlığın­dan daha önce, varlıkların aslı ve ruhu bu varlıklarda bulunan bir varlıktır. Tao, mut­lak var olandır, kâinatın muradıdır. Kâinat­tan ayrı olmayıp esasıdır. Bütün varlıklar kendisinden kaynaklanmaktadır. Vahdet-i vücuda inanırlar. Yaratan ve yaratılan aynı şeydir. Birbirinden ayrılmayan parçalardır. Ayrılması demek yok olması demektir. îlah hakkındaki görüşleri, yaratanın varlıklar içinde hulul ettiğine ve ancak hulul yoluyla bu varlıkları etkilediğini savunan hulul mezhebine çok yakındır.
Göklerde ve yerde tüm varlıkların hayat, faaliyet ve hareket aslı olan büyük semavi kanuna inanırlar.
Cuang-dzı'ye göre insan, dünyaya kâi­natla beraber gelmiştir. însan Allah'ı sever. Ancak Allah'ın geldiği kaynağı daha fazla sever. Buna göre, Allah'tan önce varlık inancını taşıdıkları da görülür.

Dini törenler ve Taoist ayinler:

 Chioo ayini en eski ayindir. Toplumun ilahla iliş­kisini yenileme manasında olan bu ayin Ta-iwan'da hâlâ yapılmaktadır. Kâhinlerin gö­reve başlaması ve ilahların doğum günle­ri ylc ilgili ayinleri de vardır. Bazı kâhinler cenaze, doğum ve evlenme münasebetleri­ne mahsus ayinler yaparlar.
Ayinlerinden biri de hastayı tedavi ayi­nidir. Hasta sessiz bir odaya alınarak halini ve işlediği günahlarını düşünmesi için bir süre bırakılır. Bu tedavide bazı aracılar da kullanılır. Bu aracılar uzun süre konsantre olarak ilahların, ölülerin veya yakınların görüşlerini kendisine ilettiklerini ileri sü­rerler. Taoist ayinlerde tütsü esastır. Aynca hançer, sihirli su, müzik, maske ve mukad­des kitaplara da başvururlar.

Diğer Taoist düşünceler:

         Mistik bir dü­şünce yapılan vardır. Onlara göre iyi bir Ta­oist, kendi içini meşguliyetlerden ve pislik­lerden temizleyerek mücerret gerçeklerle doldurmalıdır. Maddeden arınmakla insan halis ruh haline gelir.
Mistisizmin en yüksek makamı, fertle mutlak varlık arasında tam birleşme merha-lesidir. Bu da, tam birleşme yoluyla bir şah­siyet haline gelmekle olur.
însan, gerçek bilgiye yükselince ölüm ve hayatın olmadığı özel bir hale gelmiş olur.
Taoizm, Konfüçyizm'in tersine pasifli­ğe yönelir. Bunlara göre fazilet, çalışma­maktır. İnsanları mukaddes dağlarda ve uzak adalarda düşünerek yaşamaya davet ederler.
Yasaların, ilmin ve medeni gelişmelerin insan fıtratını bozduğunu ileri sürerler ve fıtratın asıl temizliğini kazanması için tabii hayata dönülmesi gerektiğini savunurlar.
Taoistler ömrün uzamasına önem verirler. Yaşlılık onlara göre mukaddestik ala­metidir. Taoist inancın hedeflerinden biri de ömrün uzatılması ve ebedileştirilmesİ-dir. Bazıları ömrün yüzyıllar sürebileceğini iddia ederler. Bunlara göre ebedilerin en yücesi gündüzleri göğe yükselebilendir. Bu ebediliğin bedeni ve ruhi eğitimle olacağına inanırlar.
Hayat iksirini arama çabalan tıp ve kim­ya ilimlerinin ilerlemesine yaradığı gibi, bu yolla kaynaklanan sihirbazlık ve diğer hile­ler de kâhinlerin maddi zenginliklerinin art­masına yaramıştır.
Ahlaki esaslara bağlı olduklarını vurgu­larlar ve aynca toplumsal mevsim törenleri­ne katılmanın çok önemli olduğunu belirtir­ler.
Bunlara göre yeniden diriliş ve hesap vermek yoktur; iyilik yapan sağlıkla mükâ-fatiandırilırken, kötülük yapan da hastalık ve erken ölümle cezalandırılır.
Kitapları

a) Tao-dı Cing:

         Lao-dzi'ın kitabıdır. Bu muallimin düşüncelerini muhtevi bir kitap­tır. Aslında Yen Şi adındaki bekçisinin rica­sı üzerine yazılmıştır. Kasıtlı olarak muam­ma ibarelerle dolu bu kitapta, Taoizm'i ida­re eden hükümdar için esaslar ve Örnekler mevcuttur.

b) Cuang-dzı:

Taoizm'in felsefi teorisini açıklayan; keza gök ile beşer arasında, tabi­atla toplum arasında karşılaştırma yapan, Taoistlerin her türlü sümüklerden vazgeç­mesini isteyen bir kitaptır. Bu kitapta ayrı­ca, hareketlerinde tam serbestliğe sahip kâmil insanlardan söz edilir; bunların tabiat kanunlarına tabi olmadıkları, sıcak veya so­ğuktan etkilenmedikleri ve havada uçtukla-
rı kimi hikâyelerle de anlatılır.

c)  Huang-Te Ne $İng:

Milattan üçyüz yıl Önceye ait bu kitapta sağlığı koruma ve hayatı uzatma çabalan sonucu maden, bitki ve hayvansal materyaller üzerinde yapılan deneyler anlatılır.

d) Bao-Bu-Tsu:

M. 317 yılında telif edi­len bu kitap eski kimya ilminden bahset­mektedir. Kitapta bazı iksirler yoluyla ma­denleri altına çevirme ve hayatı uzatma de­nemelerinden söz edilmektedir.
e) Aynca gizli olan felsefi ve dini edebi­yatları da vardır. Bir kısmı milattan önce IV. ve II yüzyıla ait olup hükümdarlan ik-naya çalışmakta; diğer kısmı ise, miladi II. yüzyıla ait olup, dini Örgütlenmelerle ilgili­dir.

Menşei 
Taoist kavramlar çok eski zamanlardan beri kullanılmaktadır. Bunlar Lao-dzı tara­fından belirlenmiştir.
Taoizm, Konfüçyusçuluk ve Buddhizm; birbirine komşu bölgelerde meydana çıkıp o bölgelerde geliştiğinden birbirlerinden et­kilenmişlerdir. Aynı muhtevaya sahip olan fakat çeşitli metodlarla ifade edilen mistik düşünce bunlar arasında müştereklik arzeder.
Taoizm, Konfüçyusçuluk'a Budd­hizm'den daha yakındır.
Taoistler manastır inşası, rahiplik ve bekârlık fikrini Buddhistler'den almışlar­dır. Günümüz araştırıcıları Taoizm'de bir nevi teslis bulunduğunu belirtmektedir. Tao ilk ezeli akıldır; ondan bir meydana gelmiş, bu birden de her şeyin kaynağı olan üçüncü doğmuştur.
1958 yılında Çin'in çeşitli bölgelerinde 30 binden fazla Taoist kâhinin faaliyet gös­terdiği açıklandı. Bilindiği üzere Çin'in kla­sik Taoist kültürü, pek çok değişime uğra­mış olmasına rağmen, hâlâ yaşayan kültür­ler arasında yer alır.
1949 yılında semavi muallimlerin so­nuncusu Şang in Yu, Taiwan'a sığındı. 1960 yılında Taoizm yeniden canlandı. Tai-pe yakınlarında Lu-Yung-Yen'in heykeli­nin bulunduğu Şahnan tapınağı gibi büyük tapınaklar inşa edildi. 1970 yılında Ölen bu semavi muallimin yerini oğlu Şang Yuan Hsin aldı.
Malezya, Binyang, Singapur ve Bangok etrafında bazı Taoist gruplar mevcuttur.
Günümüzde Taoizmin en geliştiği ülke Japonya'dır.

Taoizm'in yaşanan göç sebebiyle 20. asırdaki en önemli merkezi Taiwan olmuş­tur.

En Büyük Üçüncü Din: Hinduizm


Çeşitli görüşleri, dini inanışları, mitolojik davranışları ve ibadetleri içine alan ve Hindistan’da yaşayan Hinduların tâbi olduğu inançlar ve görenekler ile dini ve sosyal kurumların tamamına verilen ad. Tek başına bir dini inanış biçimi olmaktan ziyade sosyal bir sistem olarak yaşayan Hinduizmin dini temelleri Veda dinine ve Brahmanizme dayanmaktadır. Bu sebeple zamanımızda Brahmanizmle Hinduizmin birbirinin yerine kullanıldıkları görülmektedir.

Tarih bakımından M.Ö 2000 yılın son yüzyıllarında Hindistan’a yerleşen Hintlilerin kutsal saydıkları “Vedalar” adlı İlkçağ metinlerine dayanan Hinduizm, M.Ö. 1200-500 yılları arasında Hint yarımadasını işgal eden Ârilerin dini inanışı hâline geldi. Daha sonraki zamanlarda bazı değişiklikler göstererek zamanımıza kadar ulaştı.

Hinduizmde iki temel inanç esası vardır: 
Birincisi; tenasüh, yani ruhun bir bedenden başka bir bedene geçmesi inanışıdır. Hinduizme göre varlıkların ruhları, öldükten sonra başka bir varlığın bedenine dönebilirler. Tenasüh yoluyla ruhların yükselmeleri düşünüldüğü gibi, yaptıkları işlere göre aşağı derecelere indikleri de kabul edilir.

İkinci temel inanış ise kast sistemidir. Halkı birbirinden ayrı dört sınıfa ayıran bu sistemin birinci sınıfı, Brahmanlardır. Bunlar Brahma inanışının kudsi rahipleri ve âlimleridir. Mukaddes Veda kitabını okumak, açıklamak ve diğer Brahma mensuplarına yol göstermek vazifeleridir. İkinci sınıf, Krişnalardır. Bu sınıfa hükümdarlar, racalar ve büyük devlet adamları ve askerler girerler. Üçüncü sınıf Vayansalardır. Bu sınıfa da tüccarlar ve çiftçiler girerler. Dördüncü sınıf Çudralardır. Bu sınıfa işçiler, sanatkârlar vb. girerler. Bu dört sınıftan çıkarılanlara ise parya ismi verilir. Bu zavallıların insan gibi yaşamak hakkı yoktur. Hayvan muamelesi görürler. Dört sınıfa giren insanların haklarına malik değildirler.

Hinduizmde yaratıcı Brahma adı verilen tanrıdır. Ayrıca Krişna, Vişnu ve Siva (Şiva) dan teşekkül eden üçlü tanrı inancı vardır. Hinduizmin bu üçlü tanrı inancına Trimurti denir. Bu üçlü inanışın dışında Hinduizmde sayısız denecek kadar tanrılar da vardır. Ayrıca dağlar, ırmaklar ve hayvanlar mukaddes ilahi varlıklar olarak kabul edilir. Hele inek Hindistan’ın en mukaddes hayvanıdır. Çünkü o bütün insan olmayan mahlukların sembolüdür. Onu öldürmek demek, bir Brahmanı öldürmek demektir ki affedilmez. Diğer mukaddes yerler Ganj Nehri ve Benares şehridir. Onlara göre, Ganj Nehri insanın günahlarını temizler. Benares’te ölen, Siva (Şiva) nın inayetine kavuşur.

Hinduizmde dini inanış emir ve yasaklar Manava Dharina Şastra ismindeki mukaddes kitaplarında yazılıdır. Bu mukaddes kitaptan başka Brahmanalar, Upanişadlar, Puranalar, Mahabharatalar ve Ramayanalar adlı mukaddes kitaplar da vardır.

Hinduizmde insanı tanrılara ulaştıran birçok yol vardır. Bunlardan biri yoga’dır. Birlik anlamına gelen yoga hem psikolojik bir disiplin, hem de değer verilen şeyle kaynaşmak gayesiyle teneffüsü kontrol etme faaliyetidir. Tanrılara ulaştıran ikinci önemli yol Tantrizm’dir. 

İbadetlerin mühim kısmı kurtuluşu temin eden üç esasta toplanmıştır. 
Birincisi; güzel amellerdir. (Mesela, ölenler için kurban kesmek, güneşe hürmet etmek, evde devamlı ateş yakmak, doğum, ölüm ve düğünlerde ibadet etmek, mukaddes kitapları okumak.) 

İkincisi
, hakikat bilgisidir. Bütün varlıkların aslı tek hakikattir. Bu hakikate ulaşabilmek için dini bilgileri öğrenmek, rahip olmak ve dünyayı terk etmek lazımdır. 

Üçüncüsü
, tanrı ile beraber olmaktır. Bu da ibadetle olur. Hinduizmde tapınma kişisel olabilir. Buna puja adı verilir. Kurban törenlerine jajna denir. Her kişi için doğumundan ölümüne kadar 12 tören yapılır.

Hinduizmde temel ahlak kaidesi nefse hakimiyet ve feragatkâr olmaktır. Kast sistemine bağlı kalmak için azami gayret sarf etmek, Brahmanların kanunlarına uymak, kadınlara hiçbir hak tanımamak ve paryaları kurbanlık hayvanlar gibi telakki etmek Hinduizmin sosyal idealini ortaya koymaktadır.

Kurucusunun bulunmayışı, tenasüh inancının bulunması ve hayvan etinin yenmemesi gibi özelliklerle diğer bâtıl dinlerden ayrılan Hinduizm İslamiyet’ten sonra bazı değişiklikler geçirdi. Tevhid inancını savunanlar oldu. Yakınçağda Batıyla ilişkilerin neticesinde Hinduizm içinde çeşitli reform hareketleri gelişti. 1828’de Rommohan Ray’ın kurduğu Brahmo Samac (Brahma’nın Cemiyeti) ile 1875’te Dayananda Sarvasti’nin kurduğu Arya Somal (Soylular Derneği) Hinduizmi çok tanrıcılıktan ve tasvire tapınmadan arındırarak yeni bir şekil vermeye çalıştılar. Mohandos Gandhi şiddet kullanmamak, evlenmemek ve toplumsal hoşgörü gibi eski Hindu geleneklerini yeni sosyal ve siyasi şartlara uyarladı.


Devam Eden Bir Gelenek: Paskalya Yortusu


İsa'nın dirilişini dile getiren Paskalya, Hıristiyanlık'ın en büyük bayramı sayılır. Paskalya tüm Hıristiyanlar tarafından kutlanır. Yaygın olarak kiliselerde düzenlenen ayinlerin dışında, kutlandığı ülkeye göre değişik gelenekler vardır. Bunlar arasında en yaygını şahısların birbirine genellikle çikolatadan yapılan Paskalya tavşanı ve Paskalya yumurtası hediye etmesidir.
Paskalya Günü, ilkbahar gün dönümünün yaşandığı21 Mart'ta dolunayın görülmesinden sonraki ilk pazar günüdür. Bu nedenle Paskalya Günü'nün tarihi değişebilmekle birlikte genellikle, Paskalya tarihi için Nisan ayının ikinci pazarı önerilir.
Paskalya, perhizle geçen beş haftalık (büyük perhiz) bir hazırlık dönemi ile son haftayı (kutsal hafta) kapsar. Paskalya Günü'nde (paskalya pazarı) sona erer. Pentekostes (hamsın) yortusuna kadar süren 50 günlük döneme, Paskalya dönemi (hamsin dönemi) adı verilir.

         

Dünyanın En Büyük Dini Buluşması: Kumbh Mela

Kumb Mela Festivali veya kısa adıyla Kumb Mela, (Devanagari: कुम्भ मेलाHindistan'da 12 yılda bir düzenlenen, Hinduizm geleneklerine göre yaşatılan toplumsal bir festivaldir. Dünyanın en büyük dini organizasyonu olarak kabul edilir. MüslümanlarınKabe'de yaptığı hac gibi bir dini eylemdir. Hintçe Kumb (Kumbh) sürahi, Mela ise adil demektir. Her 12 yılda bir onmilyonlarca Hinduizm dini mensubu toplanarak, kutsal sayılan Ganj Nehri ile Yamuna nehirlerinin birleştiği yerde yıkanır.
2001 yılında 40 milyon Hindu, Ganj Nehrine dalmıştır. 2013 yılında da bu 55 milyondan fazla kişiyle tekrarlanmıştır. Festival 12 yılda bir 55 gün sürmektedir.Sanskritçede kumbha kulpsuz, ağzı dar, kavanoz ya da güğüm; mela da toplanma, bir araya gelme, kısacası festival ya da panayır. Kumbh Mela güğüm festivali ya da panayırı olarak çevirilebilir. Kumbh Mela, Hindistan’da ilk nehir etkinliklerinin başladığı antik Vedik dönemine kadar gider. Kökeni Hint mitolojisidir, Puranalar’da, Maharabata ve Ramayana destanlarında anlatılır, Hintlilerin yaradılış mitlerinden kaynaklanır. Çinli seyyah Huan Tsang’ın 7’nci yüzyılda Hindistan gezisinde gördüğü Kumbh Mela’ları yazılarında anlatmıştır. Bir zamanlar tanrılar güçlerini yitirirler. Güçlerini yeniden kazanmak ve ölümsüzlük iksiri Amrita’yı ele geçirmek için Süt Okyanusu’nun çırpılması gerekmektedir. Bunun için iblislerle işbirliği gerekir. İçkiyi adilce paylaşmak üzere anlaşırlar. Süt Okyanusu’nu çalkaladıklarında, Amrita bir güğümün (Kumbh) içinde ortaya çıkar. Tanrılar, iblislerin ölümsüzlük iksirini çalmasından endişelidir. Güğümü alıp kaçmak isterler. Gökyüzünde büyük bir savaş başlar. Tanrılar ve iblisler 12 gün, gece savaşır. Yeryüzündeki 12 yıla tekabül eden mücadelede Tanrı Vişnu güğümü kapıp götürür. Bu sırada dört damla iksir Hindistan’ın dört ayrı noktasına dökülür: Günümüzde Kumbh Mela’nın kutlandığı Allahabad (Prayag), Haridvar, Uceyn, Nasik. Kumbh Mela, şu anda yalnızca Hindistan’ın değil, tüm dünyanın en büyük dinsel töreni. İki biçimde gerçekleştiriliyor. Purna Kumbh (Tam Kumbh) 12 yılda bir Allahabad, Haridvar, Uccain ve Nasik’te; Ardh Kumbh (Yarım Kumbh) 6 yılda bir Haridvar ve Allahabad’da, Maha Kumbh Mela ise 12 Purna Kumbh Mela’dan sonra, yani 144 yılda bir gerçekleştirilir.
Kumbh Mela’nın tarihi her yıl Güneş, Ay ve Jüpiter’in burçlar kuşağındaki konumuna göre hesaplanır. Allahabad için zorunlu zaman Jüpiter’in “Boğa”, güneş ve ayın “Oğlak” burcunda olduğu dönem. Tarih, özel günler çok önceden duyurulur. Bu günlerde ırmaklarda yıkanmanın bedeni ve ruhu temizleyerek çok yarar getirdiğine, kötü karmayı yok ettiğine inanılır.
Kumbh Mela bir hac ve suda arınma etkinliği. Hacılar genelde sabah saat 03.00’dan sonra Ganj Nehri’ne girmeye başlıyor. Dünya nimetlerinden soyutlamış münzevi kişiler, kutsal adamlar diye tanımlayabileceğimiz sadaka çanağı taşıyan, çoğu safran renkli giysiler içindeki Sadular ise güneşin doğuşu ile suya giriyor.
Her Kumbh Mela’nın en çok ilgi gören kişileri çıplak sadular (naga babalar). Bunlar gerçekte Hindistan’da Hinduizmin Budizmi alt etmesinde büyük katkısı olan Adi Sankaraçarya’nın 8’inci yüzyıl başında örgütlediği militan Hindular.
Neredeyse 1200 yıllık bir geleneğe sahipler. Çıplak vücutlarına sürdükleri kül ve uzun saçlarıyla tanınan bu kişiler akhara (akhada) olarak da adlandırılıyor. 13 ayrı kümede örgütlenmişler. Ve her Kumbh Mela’da ilk gün suya en önce kimin gireceği konusunda aralarında mücadele sürüyor.
Çıplak 13 kümede kadınlar da var. Ancak bunların ortalıkta çıplak gezmeleri yasak. 2013 Kumbh Mela’sında bir grup kadın akhara (Juna Sannyesini grubundan) duşu – tuvaleti ayrı olan bağımsız bir kampta kalmaya başladı.
İnanan Hindular bir biçimde Allahabad’a geliyorlar: Yürüyerek, trenle, otobüslerle, özel vasıtalarla. Suya girip arınıyorlar. Doğan güneşe saygı gösterip dilekte bulunuyorlar. Meditasyon, yoga yapıyorlar, ateş törenlerine (yacna /yagna) katılıyorlar, gurularının konferanslarını dinliyorlar, Naga babalara saygıyla sadaka bırakıyorlar.. Deniz kabukları öttürülüyor, davullar çalınıyor, toplu ilahiler söyleniyor.





Bir Yahudi Düğünü

     Yahudi kanunlarına göre evlilik iki aşamadan oluşur; bunlardan ilki erusin (veya kiduşin yani "takdis") denen nişan törenidir. Bir sonraki aşama ise nissuin veya hupa denen evlilik törenidir. Erusin, çiftin birbirne karşı olan statüsünü, nissuin ise statü değişikliğindeki yasal yaptırımları belirler. Talmud zamanında bu iki tören birer sene arayla yapılmaktaydı; düğün gerçekleşene kadar gelin ebeveyninin evinde kalmaktaydı ve gelinin kaldığı oda damat tarafından hazırlanmaktaydı. Ortaçağlardan beri bu iki tören bir arada halka açık olarak yapılmaktadır.
     Talmud'a göre erusin, damadın geline bir nesne uzatmasıyla gerçekleşir; bu nesne yüzük gibi değerli bir nesne olabileceği gibi gelinin damada nişanlandığını belirten bir belge de olabilir. Bu eylemin geçerli olabilmesi için akraba olmayan iki erkek şahidin önünde gerçekleşmesi gerekmektedir. Erusin'den sonra zina kanunları yürürlüğe girer ve dini boşanma gerçekleşmeden nişan bozulamaz. Nissuin'den sonran çift birlikte yaşayabilir.

Tektanrıcı Bir Din: Sihizm




Sihizm (Pencapça: ਸਿੱਖੀ), genel olarak 16. ve 17. yüzyıllarda Kuzey Hindistan'da yaşamış olan on gurunun öğretilerini temel alan tektanrıcı bir dindir. 1500'lü yıllar civarında ortaya çıkmıştır. Dünya'daki büyük dinlerden sayılan Sihizm'in 23 milyondan fazla inananı vardır. Sihizm sözcüğü Sih sözcüğünden türemiştir. Sih ise öğrenci anlamına gelen Sanskrit शिष्य kökünden türemiştir. Sihizm Sih Dini olarak da anılır. Bu dine inananlara Sih denir.
Sihizm'in iki ana inanç esası vardır:
·         Bir Tanrı'ya inanmak. Sihlerin kutsal metinlerinin açılış tümcesi yalnızca iki sözcük uzunluğundadır ve Sih inancının temelini açıklar:  - Ek Onkar veya "Tek Yaratıcı".
·         Sihizm'e inananlar On Sih Gurusu'nun ve diğer azizlerin öğretilerine Sihizm'in kutsal metni olan Guru Granth Sahib'de anlatıldığı üzere boyun eğmek zorundadır.
Sihizm düşüncesel anlamda Bakti hareketi (Hinduizm) ve Sufizm (İslam) ile bazı ortak noktalara sahiptir. Bazıları Sihizm'in sinkretik yani bağdaştırmacı bir din olduğunu öne sürse de, birçok Sihe (Sihizm'e inanan) göre bu yanlış bir düşüncedir; çünkü Sihler Sih Gurularının doğrudan Tanrı'dan tanrısal ileti aldığına inanırlar.

Sihizm Tarihi

Guru Nanak Dev (1469-1538) Sihizmin kurucusu, Talwandi (Lahor yakınında, bugünki Pakistan'da) kasabasında doğmuştur. Ebeveynleri Khatri kastından Hindulardı. Bibi Nanki adlı kendisinden büyük bir kız kardeşi vardı. Kız kardeşinin onda Tanrı'nın Işığını gördüğüne fakat bu sırrı kimseye açmadığına inanılır. Yine kız kardeşinin Guru Nanak'ın ilk inananı olduğu bilinmektedir. Nanak'ın hayatın sırlarını keşfetme arzusu onun belirli bir süre sonra evi terk etmesine neden olmuştur. Bu döndem farklı inançtan kişiler tarafından saygı duyulan Kabir (1440-1518) ile karşılaştığı söylenir.
1538'de Guru Nanak kendisinin devamcısı, Guru, olarak - oğlu yerine - inananlarından Lehna'yı seçmiştir. Bhai Lehna Guru Angad olarak adlandırılmıştır ve Sihlerin ikinci gurusudur. Guru Amar Das, 1552'de 73 yaşındayken Sihlerin üçüncü gurusu oldu. Onun guruluğu zamanında Goindwal Sihizm için önemli bir merkez haline gelmiştir ve birçok gelişme meydana gelmiştir. 1574 yılında, 95 yaşında vefat ettiğinde üvey oğlu Jetha'yı dördüncü guru olarak belirlemiştir.
Jetha Guru Ram Das olmuştur. Guru Ram Das daha sonraları Amritsar olarak adlandırılacak Ramdaspur kentinin kuruluşundan sorumlu olan gurudur. 1581'de Guru Arjan - dördüncü gurunun en genç oğlu - Sihlerin beşinci gurusu olmuştur. Altın Mabet'in inşasından sorumlu olan o olduğu gibi Sih kutsal metnini hazırlamıştır. 1604'te Adi Granth'ı Sihlerin Kutsal Kitabı olarak belirlemiştir. 1606'da zamanın Moğol liderleri tarafından, Guru Granth Sahib'de değişiklik yapmayı reddettiği için, işkence görmüş ve öldürülmüştür.
Guru Har Gobind Sihlerin altıncı gurusu olmuştur. Guru Har Gobind yanında iki kılıç taşırdı; biri ruhani nedenlerden diğeri ise fani nedenlerden. Bu noktadan beri Sihler askeri bir güç haline geldiler ve bağımsızlıklarını savunmak için eğitilmiş bir savaşçı gücüne sahip olmuşlardır. 1644'te Guru Har Rai guru oldu ve onun ardından Guru Har Krişan,oğlu - daha küçük yaşlardayken - 1661'de guru olmuştur. Guru Tegh Bahadur 1665'te guru oldu ve 1675'te, kendisine yardıma gelmiş Keşmirli Hinduları korumak için kendini kurban edene kadar Sihlerin lideri olmuştur.
1675'te Aurangzeb dokuzuncu Sih gurusu, Guru Tegh Bahadur'u halk önünde idam etmiştir. Ondan sonraki guru, Guru Gobind Singh bağlılarını daha da militarize etmiştir. Ölmeden kısa süre önce Guru Gobind, Guru Granth Sahib'in (Sih Kutsal Metni) Sihler için mutlak ruhani otorite olmasını ve fani otoritenin Khalsa Panth'a (Sih Ulusu) verilmesini emretmiştir.
Her ne kadar önceki guruların da aldıkları vahiyleri kaydettikleri bilinse de, ilk Sih Kutsal Metni beşinci guru, Guru Arjan, tarafından 1604'te derlenmiş ve düzenlenmiştir. Guru Granth Sahib, Gurmukhi yazısıyla yazılmış olmasına rağmen farklı birçok dil içermesiyle (Punjabi, Hindi-Urdu, Sanskritçe, Bhojpuri ve Farsça dahil) diğer kutsal metinlerden ayrılır. Sihler Guru Granth Sahib'i son, ebedi guru olarak görürler.


Sihizm'in On Gurusu

Sihizm on guru (öğretmen veya üstad) tarafından, 1469'dan 1708'e kadarki dönemde kurulmuştur. Her üstad (guru) bir öncekinin mesajını (çağrısını) güçlendirmiş ve yeni şeyler ekleyerek geliştirmiştir. Sihizm dini böyle ortaya çıkmıştır. Guru Nanak ilk guruydu ve Guru Gobind Singh insan biçimindeki son gurudur. Guru Gobind Singh ölürken Guru Granth Sahib'i son ve mutlak Sih Gurusu ilan etmiştir. Guruların aynı ruha (veya 'jot'a) fakat farklı bedenlere sahip olduklarına inanılır.
İlk gurudan son insan biçimindeki guruya kadar on guru şöyledir:
4.   Guru Ram Das
7.   Guru Har Rai
10.              Guru Gobind Singh

Temel İnanç ve İlkeler


Sihizm her yerde, her zaman var olan ve sonsuz özelliklere sahip tek bir Tanrı'ya inanç üzerine kuruludur, bunu savunur. Bu özellik Guru Granth Sahib'de çeşitli kereler tekrarlanmıştır.
Sihler Tanrı'ya herhangi bir cinsiyet atfetmezler ve Tanrı'nın insan formu alabileceğine de inanmazlar. Ayrıca tüm insanlar da din, ırk veya cinsiyet ayrımı yapılmaksızın eşit görülürler. Herkes (Tanrı) Waheguru'nun kız ve erkek evlatlarıdırlar. Sihler tüm yaratıklarınn, özellikle de insanların, haklarını korumak ve onların hakları için savaşmak zorundadırlar. Aynı zamanda iyimser bir bakış açısı olarak tanımlanabilecek Chardi Kala'ya sahip olmaları teşvik edilir.
Sihler reenkarnasyona inanırlar. Tüm yaratıkların, öldükten sonra farklı vücutlara geçen bir ruha sahip olduğuna inanılır. Bu ruh göçü bağımsızlığa, özgürlüğe ulaşılana kadar devam eder. Sih dini kurtuluşun tek yolu olarak görülmez; diğer dinlerden insanlar da kurtuluşa erebilirler. Bu kavram diğer Dharmik dinler ile ortaktır.

Beş Kötülük

Her Sih'in yenmekle yükümlü olduğu Beş Şeytan veya Beş Kötülük bulunur:
·        Ankhar (ego - benlik)
·        Krodh (öfke)
·        Lobh (hırs)
·        Moh (maddi bağlılık)
·        Kam (şehvet)

Beş Erdem

Her Sih'in itaat etmesi gereken ve yukarıdaki beş kötülükle savaşırken kullanacağı beş erdem: memnuniyet, hayırseverlik, şefkat, olumlu tutum ve tevazu.

 

Yasaklanan Davranışlar

1.   Mantıksız davranışlar: Batıl inançlar ve Sihlerce anlamı olmayan ayinler (sünnet olmak, hac yapmak, oruç tutmak, nehirlerde yıkanmak, görüntü veya putlara tapınmak vb.)
2.   Maddi bağlılık: ("Maya") Maddi şeylerin (materyallerin) biriktirilmesi, bunlara aşırı bağlılık veya saplantı gösterilmesi Sihizmde anlamsızdır, zira ölürken tüm mal varlığın burada (Dünya'da) kalacaktır.
3.   Yaratıkların kurban edilmesi: (Sati) Dulların kendilerini ölmüş kocalarıyla birlikte yakması, küçük veya büyük baş hayvanların kutsal bayram vb. zamanlarda kurban edilmesi ve benzeri şekilde canlıların kurban edilmesi yasaklanmıştır.
4.   Aile düzeni olmayan yaşam tarzı: Bir Sih'in münzevi, keşiş veya yogi hayatı yaşaması uygun görülmez, teşvik edilmez.
5.   Gereksiz konuşma: Övünmek, gıybet, yalan söylemek vs. yasaklanmıştır.
6.   Sarhoşluk: Alkol, narkotik maddeler, tütün ve diğer benzeri mest edici, sarhoşluğa neden olan maddelerin kullanımı teşvik edilmez.
7.   Ruhban sınıfı: Sihlerin dini görevlerini yerine getirmek için bir ruhban sınıfına veya herhangi bir din görevlisine, rahibe dayanmaları gerekmez.
8.   Önyargılı davranış: Sihler kast, ırk, sınıf, cinsel seçim veya cinsiyet ayrımı yapmamalıdırlar. Ayrımcılık ve adil olmayan davranışlar Sih öğretilerinin tamamen aksi olarak kabul edilir.

 

İbadet Anlayışları

Sabah erkenden güneş doğmadan önce meditasyon ve dua Sihlerin günlük ibadetleri arasındadır. Sihlerde Hristiyanlık ya da Yahudilikte olduğu gibi belirli bir ibadet günü olmamakla birlikte Batıda Hıristiyan ülkelerde yaşayan Sihler toplu ibadetlerini pazar günü yaparlar.
Her ne kadar genel yapısı itibarıyla İslam ve Hiduizm arasında bir gelenek olsa da Sih geleneğinde İslam Ve Hinduizm'de görülen hac, oruç ve kurban gibi ibadetler yoktur. Yine İslam ve Yahudilik gibi inanç sistemlerinde görülen sünnet olma geleneğinede Sihler yer vermezler. Yine Sihler bazı Hindu geleneklerinde ön plana çıkarılan asketizme, keşişlik yaşantısına, dilenciliğe ve dulların yakılması geleneğine de karşı çıkarlar. Sih dininde alkol, uyuşturucu, sigara vb. materyelleri kullanmak haramdır. Ayrıca yalan söylemek, dedikodu yapmak ve kibirlenmekde haram olarak kabul edilir.
Her Sihin günlük yaşamında yanında beş önemli objeyi taşıması gerekir. Her birinin isimleri Pencabi dilinde K harfiyle başlayan bu objeler 5 K ya da Kakkas olarak bilinir. Bunlar Keş (saçın uzatılması), Kanga (tarak), Kara (çelik bilezik), Kirpan (hançer) ve Kaça'dır (alta giyilen bir tür kısa don/şort). Bu objelerin giyilmesi geleneği Halsa sistemi ile yakından ilgilidir ve onuncu guru Gobind Singh tarafından sistemleştirilmiştir. Batı ülkelerinde Sihlerin Keş ve Kirpan gelenekleri zaman zaman ciddi sorunlar yaşamalarına neden olmaktadır. Saçın kesilmemesi ya da uzatılmasını dini bir yükümlülük olarak kabul eden Sihler, çocuklarının saçlarını tepeden kapatacak şekilde bir kurdele ile bağlamakta, yetişkinler ise saçın tamamını kapatan bir türban kullanmaktadırlar. Trafiğe çıkış gibi bazı kurallarla bazı işyerleri ve okullarda baş kapatmanın yasak olması gibi uygulamalarda Sihlerin bunlara uymaya zorlanmaları ciddi rahatsızlıklara yol açmaktadır. Kirpan olarak adlandırılan bir hançer taşıma kuralını ise Sihler minyatür bir hançer ile yerine getirmeye çalışmaktadırlar. Kakkas çeşitli sembolik anlamlar içermektedir. Örneğin saçın uzatılması Tanrı'nın yaratmasındaki mükemmelliğin hatırlanmasını, tarak ise düzen ve intizamı ifade etmektedir. Her Sih tarafından taşınan çelik bilezik Tanrı ile sözleşmeyi/ahdi canlı tutmayı, giyilen beyaz don ise iffet ve aile yaşantısına verilen önemi hatırlatmaktadır. Bazı Sihler günlük yaşamlarında Kakkas kuralına tam olarak riayet etmezler. Sahajkari olarak adlandırılan bu kişiler, bu tavırlarına rağmen cemaatin dışında görülmezler. Sih geleneğinde ölen kişilerin cesedininin yakılması geleneği yaygındır; fakat nadiren gömme vb. uygulamalarda görülmektedir. Ceset önce yıkanıp kefenlenir, sonrada yakılacak yere götürülür. Cesetten geride kalan küller ise akarsuya atılır. Sihlerce kutsal sayılan çeşitli günler ve zamanlar vardır. Guru Nanak'ın doğumu, guru Aryan'ın öldürülmesi gibi guruların yaşamlarıyla ilgili çeşitli olayların yıllık olarak anılmasına dayalı kutsal günler 'Gurpurb' olarak adlandırılır. Bundan başka Baisaki ve Divali gibi, Hindistan'da diğer insanlarca da kutlanan çeşitli bayramlar Sihlerce de kutlanmaktadır.